_”Kutumu açtırmak istiyorum!”… Böyle diyordu merhum Cenk
Koray’ın sunduğu “Tele Kutu” adlı tv programının yarışmacıları.
Cenk Koray yarışmacıya bir kutu seçmesini söylüyor, kutunun
içinden ne çıkacağını bilmeyen yarışmacıya, kutusunu açmayıp yerine çeşitli
ödüller vermeyi öneriyor, buna rağmen yarışmacılar daha büyük bir ödül
olabileceği umuduyla seçtikleri kutuyu açtırmaya çalışıyorlardı.
10 gün önce Türkiye’nin gündemini sarsıp yerle bir eden bir
“ayakkabı kutusu” açıldı ve içinden çıkan deste deste Dolar’lar ve Avro’lar
etrafa saçıldı. Hoş, burada kutusunu açtırmaya çalışan bir yarışmacı da yoktu.
Yaygın basınımızda çeşit çeşit haberler çıktı. Kimi
“Hükümet-Cemaat çatışması” dedi, kimi de “kara para aklamayı önleme operasyonu”.
Eeee, bu parayı o kadar sıkı güvenlik önlemleri altında korunan bir bakan
oğlunun yatak odasına kadar girip, bir ayakkabı kutusunun içine koyabilecek
birileri varsa, o zaman sözün bittiği yerdir o mekan.
Gündem “ayakkabı kutusu” ile sarsılırken, kimse vatandaşın
evindeki ayakkabı kutusunu merak etmedi.
Oysa hemen hemen her vatandaşın evinde bir ya da birkaç tane
açılması gereken ayakkabı kutusu vardı.
Doğal gaza iki katı maliyet ödeyen, Doğu’da ve Güney Doğu’da
ödenmeyen (daha doğrusu tahsil edilemeyen) elektriğin bedelini “kaçak tüketim
bedeli” adı altında metazori olarak ödemek zorunda kalan, gelişmiş ülkelere
nazaran çok daha az ücret aldığı halde, vurun abalıya misali konulan vergiler
nedeniyle, dünyanın en pahalı benzinini
kullanan vatandaşın da ayakkabı kutusu olacaktı elbette.
Kimi milyarlarca Türk Lirası tutarındaki Dolar ve Avro’ları
ayakkabı kutusunda saklarken, vatandaş da elektrik, su, doğal gaz faturalarını,
yaptığı taksitli alış verişlerin senetlerini ve ödeme dekontlarını muhafaza ediyordu
evindeki ayakkabı kutusunda. Malum, bazı belgelerin beş, bazılarının da 10 yıl
süreyle saklanması gerekiyordu. Bizlere bazı hizmetleri sunan kurum ya da
kuruluşlar “hata” yapabilir, yaptığımız bir ödemeyi ikinci kez ödememizi
bizlerden talep edebilirlerdi. O zaman borçlu olmadığımızı, bu ödemeleri daha
önce yaptığımızı kanıtlamak için, faturalara ait dekontları oralara ibraz ederek,
kanıtlamak zorundaydık. Zira kurum ya da kuruluş, arşivini inceleyip,
faturaları ödeyip ödemediğimizi kontrol etme nezaketini göstermezdi hizmet
verip para aldığı vatandaşına.
Şimdi düşünüyorum da, acaba “kara para” adı altında bir
ayakkabı kutusu içinde ele geçirilen bu paralar, Türkiye ekonomisine
kazandırılır da, daha önceleri “kaynak yok” gerekçesiyle çalışana-emekliye
sadece % 3 oranında layık görülen maaş artışı % 15’lere, 20’lere çıkartılıp,
ekonomik sorunlarla boğuşan çalışan ve emekliler, birazcık da olsa
rahatlatılabilirler mi acaba?
Siz ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder