Türkiye’de yayınlanan ilk çizgi romanlar, üç beş resimle bağımsız bir olayı yansıtmaktaydı. Bunların çoğu da yabancı dergilerden, telif ücreti ödenmeden, tercüme edilerek yayınlanan “strip” (bant) tipi çizgi romanlardı. Bu tip karikatürize edilmiş çizgi romanların günümüze kadar gelen en uzun ömürlüsü, halen yayınlanmakta olan “Güngörmüşler” adlı çizgi romandır. Ülkemizde yerli çizgi romanlar ancak 1930 yılından sonra ortaya çıkmıştır.
Yabancı çizgi roman ressamlarının etkisiyle ressam ve karikatüristler kendi tiplerini yaratarak çizmeye başlamışlar, önce; ünlü karikatürist Cemal Nadir (GÜLER)’in kelebek gözlüklü, melon şapkalı, göbekli, şişman, şık giyinen, nüktedan bir İstanbul Efendisi olan “Amcabey” doğmuştur. Amcabey, günlük olaylar, siyasal ve sosyal hayat hakkında fikirler öne süren bir tiptir. Cemal Nadir’in 1947 yılında ölümüyle birlikte, arkasında bir devrin bütün zenginliğini bırakarak Amcabey de ölmüştür.
Aynı yıllarda Orhan URAL’ın yarattığı, gerçek bir kişiden adını alan “Pazarola Hasan Bey”, Amcabey’e yakın bir sükse ile ortaya çıksa da, 2 nci Dünya Savaşı’ndan sonra bu tip de rağbetten düşmüştür.
1950-1975 yılları arasında yabancı striplerin yanında, yerli ressam ve karikatüristlerin çizgi romanları, büyük tirajlı gazetelerde kendilerine sağlam bir yer edinerek günümüze kadar başarı ile gelmişlerdir. Ünlü şovmen Orhan BORAN’ın radyo programı için yarattığı sevimli tavşan “Yuki” merhum Altan ERBULAK tarafından çizgi romana dönüştürülmüş, Abdullah Ziya KOZANOĞLU’nun yazdığı “Adsız” Suat YALAZ tarafından resimlenmeye başlamış, bir süre sonra ismi önce “Kaan”, sonra “Karaoğlan” olarak değiştirilerek Suat YALAZ tarafından yazılıp çizilmeye başlanmış, 1950 Kore Harbi’ne asteğmen olarak katılan astsubay Ayhan BAŞOĞLU (o yıllarda Atğm.-Yzb. rütbeleri astsubay olarak tanımlanıyordu. 1951'den sonra günümüzdeki tanımı subaydır) tarafından tarihi bir kişilik olan “Malkoçoğlu” karakteri yaratılmış, Şahap AYHAN “Tengiz”’i, Sezgin BURAK “Tarkan”’ı, Faruk GEÇ sosyal çevre, şehir ve köy hayatı ile yaşanmış gerçek aşkları anlatan “Gerçek Hayat Hikayeleri”ni, Aziz NESİN ve Turhan SELÇUK ise “Abdülcanbaz”ı yaratmışlardır.
Cumhuriyet’den günümüze kadar, yukarıda ismini saydığımız çizerlerin yanı sıra bir çok ressam ve karikatürist çizgi romana gönül vermiş; 1974 Kıbrıs Harekatı’ndan sonra Ali RECAN tarafından yaratılan “Yüzbaşı Volkan” karakteri ise en uzun ömürlü çizgi roman olmuştur. Ali RECAN’ın 2001 yılında vefatından sonra Yüzbaşı Volkan’ın eski bölümlerinden kolaj yapılan “Şafak Bekçileri” isimli çizgi romanda Volkan Tuğgeneral’liğe terfi ettirilmiş ancak eski popülaritesini yakalayamamıştır. Keza, “Kaptan Venüs” de Ali RECAN tarafından yaratılan ve hafızalardan silinmeyen, adını güzellik kraliçesi Venüs’den alan sarışın ve çekici bir dişi astronot olarak Türk çizgi roman tarihinde yerini almıştır. Ali RECAN ayrıca 80’li yıllarda kendi gayretleriyle Türkiye’nin ilk çizgi roman ansiklopedisini hazırlayarak bu konuyla ilgilenenlerin beğenisine sunmuştur.
Beyazperdeye geçmeden önce grafiker olarak yaşantısını sürdüren sinemanın “kral” lakaplı aktörü merhum Ayhan IŞIK ve aktör Süleyman TURAN’ın da yayınlanmış çizgi roman çalışmaları mevcuttur.
Anadolu Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Türk Halk Müziği Sanatçısı Bahattin ATAK’ın da yerel ve ulusal basında yayınlanmış bir çok çizgi romanı mevcuttur.
Ülkemizde karikatürize çizgi roman çizen Turhan SELÇUK “Abdülcanbaz” ile, merhum Oğuz ARAL “Hafiyesi Mahmut”, “Utanmaz Adam” gibi karakterlerle, Bülent ARABACIOĞLU “En Kahraman Rıdvan” ile, Galip TEKİN “fantastik çizgi romanlar” ile, Nuri KURTCEBE “Gaddar Davut” ile, Hasan KAÇAN “Eşek Herif” ile bu akımın gelişmesine katkıda bulunarak Türkiye’de mizahi çizgi romanın gelişmesine öncülük etmişlerdir.
“Bitirim”, “Kaptan Mirza” ve “Donanma Kaplanı : Başçavuş Yıldırım” karakterlerinin yaratıcısı, “Mehmetçiğin Sesi : AYYILDIZ Bülteni”nin çizeri emekli astsubay Özgün UYSAL ise çizgi roman alanında başarılı eserler vermiş asker çizgi roman ressamları arasında sayılmaktadır.
Buraya kadar, kısaca çizgi romana ve çizgi roman ressamlarına değinmeye çalıştım. Peki ama gerçekte çizgi roman nedir? Okul çağındaki çocuklarımız ve gençlerimiz için yararlı mı, yoksa zararlı mıdır? Bu kadar açıklama yaptıktan sonra, bu sorularımıza birlikte bir yanıt bulmaya çalışalım.
Gerçekte çizgi roman, çok yararlı bir iletişim aracıdır. Fazla kafa yormadan, kısa cümleleri bir anda göz ucu ile okuma olanağı vermekte, resimler ve yazılar birbirini tamamlamaktadır. Çizgi romanda iki ayrı öğe (resim ve yazı) birleştirilerek, hızla anlam çıkarılmaktadır. Çizgi roman çizen ressamlar, canlı, cansız modellerden ve fotoğraflardan yararlanmakta, bu nedenle her şey gerçeğe uygun biçimde yansıtılmaktadır.
Günümüzde çizgi roman, okul kitaplarına bile girmiş olup, özellikle çocuklar için çabuk okuma ve kavrama yeteneklerini geliştirme açısından tam anlamıyla yararlı ve ucuz bir uyarıcıdır. Çizgi roman, küçüklerin sözlüğünü zenginleştirmekte, resim sanatını sevdirmekte, belirli bir ölçüde eğitmektedir. Özenle hazırlanmış çizgi romanlar insanlara dinlenme ve hoşça vakit geçirme olanağını sunmaktadır.
Çocuklarımız çizgi roman okumalı mı? Günümüzde her yaş grubuna ve her zevke hitap eden bir sürü yerli ve yabancı (bilimsel, tarihi, mizahi, erotik, pornografik, dini v.b.) çizgi romanların yayınlandığını düşünürsek, bunların kontrolünü ebeveyn olarak elimizde tutarak, çocuklarımıza zarar vermeyecek çizgi romanları okumalarına müsaade etmeliyiz. Aksi halde, onların ders kitaplarının arasına sıkıştırdıkları, ruhsal yapılarını olumsuz yönde etkileyebilecek olan zararlı içerikli çizgi romanları okumalarının sonuçlarına da katlanmak zorunda kalabiliriz.
Saygılarımla.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
DENİZ ASTSUBAY OKULLARI ÖĞRENCİLERİ, 43 YILDAN BERİ BENİM TASARIMIM OLAN ŞAPKA KOKARTINI KULLANMAKTALAR
Tüm kuvvetlere ait askeri öğrencilerin şapka kokartlarında Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden ve yukarı doğru baktığı için bağımsız bir...
-
İlk kez 1970 yılında izlemiştim Uçan Adam Shazam'ı. Aktör İrfan ATASOY'un canlandırdığı, Killing (NOT-1) karakterinin baş düşmanı, k...
1 yorum:
Sayın Levent Başoğlu; T.S.K. İç Hizmet Kanunu'nda 1951 yılına kadar, Çvş, Üçvş. Bçvş. ve Başgedikli rütbeleri Gedikli Zabit, Yd.Sb. Atğm., Tğm. Ütğm. ve Yzb. rütbeleri Astsubay, Bnb., Yb. ve Alb. rütbeleri de Üstsubay olarak geçiyordu. 1951 yılından sonra çıkan bir kanunla Gedikli zabitlerin meslek ismi Astsubay, Astsubayların meslek ismi Subay olarak değişmiştir. Çok sevdiğim Ayhan Başoğlu da Kore'ye Atğm. rütbesi ile gittiğinde o dönemin Astsubayı, günümüzün ise Yedek Subayı olarak görev yapmıştır.
Yorum Gönder