23 Mayıs 2008 Cuma

Bir Zabitin Cep Defterinden Notlar: "İrtica Haberi"

Yazar Ömer Seyfettinin askerlik yıllarında ""İRTİCA HABERİ"" adı altında tuttuğu not defteri üzerine bir inceleme.

Yeni akım Türk öykücülüğünün belli başlı önderlerinden olan yazar Ömer SEYFETTİN, 1884 yılında Balıkesir’e bağlı Gönen’de doğdu. Babası Binbaşı Ömer Şevki Bey’in görevi nedeniyle ailesiyle birlikte 1892’de İstanbul’a giden Ömer SEYFETTİN, 1893 yılında Aksaray’da Mekteb-i Osmaniye adlı özel okulu bitirdi.

Daha sonra Eyüp Askeri Rüştiyesi’ne, Edirne Askeri İdadisi’ne ve Mekteb-i Harbiye-i Şahane’ye (Harb Okulu’na) giden Ömer SEYFETTİN, 1903-1906 yılları arasında Mülazım-ı Sani rütbesiyle Kuşadası Redif Taburu’nda ve daha sonra sırasıyla İzmir Jandarma Okulu’nda öğretmen olarak, Selanik, Manastır, Pirlepe, Köprülü ve Cumayı Bala’da çeşitli görevlerde bulundu.

1909 yılında Hareket Ordusu’yla yeniden İstanbul’a dönen Mülazım Ömer SEYFETTİN, Genç Kalemler Dergisi’nde çeşitli konularda yazılar yayınlamaya başladı.

1920 yılında genç yaşında yaşama veda eden ve kısacık ömrü süresince arı Türkçe’yle toplumsal sorunları okuyucularına en duru biçimde sunan Ömer SEYFETTİN, ulusal uyanış ve islami-gelenekçi unsurlara da yazılarında geniş yer veriyordu.

Topuz, Falaka, Kaşağı, Pembe İncili Kaftan, Tosun Bey, Beyaz Lale, Gizli Mabet gibi öyküler, adına her yıl Gönen Belediyesi tarafından öykü yarışması düzenlenen Ömer SEYFETTİN’in en çok bilinen öyküleridir.

Aşağıda okuyacağınız yazılar, Ömer SEYFETTİN’in Köprülü’de mülazım rütbesi ile görev yaparken cep defterine “İRTİCA HABERİ” başlığı ile yazdığı 1 ve 2 NİSAN 1325 (1909) tarihli notlarından alınmıştır. Söz konusu notlar 1327 (1911) yılında Genç Kalemler Dergisi’nin III ncü cildinin 13 ncü sayısında yayınlanmıştır. Notları okuduğunuzda, günümüzde laik Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit eden en önemli unsurların başında yer alan irticanın (gericiliğin), Balkan Savaşı öncesinde de yaşadığımız toprakları tehdit eden çok tehlikeli bir unsur olduğunu daha iyi anlayacaksınız.

Yazarın, 1 NİSAN 1325 (1909) tarihli notlarından, İttihat ve Terakki Cemiyeti Köprülü Merkezi’nin, Genel Merkez ile haberleşirken ordu ve halkın meşrutiyetin iadesi için İstanbul’a gideceğini, İttihadi Muhammedi Cemiyeti’nin Avcı Taburu efradını iğfal ederek “şeriat isteriz” diye meclise hücum edip Adliye Nazırı’nı katlettiklerini öğreniyoruz.

Ömer SEYFETTİN, “... gözlerimin önüne dumanlı bir Balkan haritası geliyor; Türkiye’nin parçalandığını, bu müthiş ve namevcut haritanın kırmızı ve ateşin çizgili hudutlarının hafif ve çirkin bir el ile bozulduğunu, değiştirildiğini görüyorum gibi oluyordum...” notlarıyla, kalbinde açıkça duyduğu sızlamayı ve ıstırabı dile getirmeye çalışarak yazdığı “... beş altı ay evvel irtica ve taassubun feveranıyla (çok kızmak), bir saat içinde öldürülenleri nasıl alayla buraya gömdüğümüzü hatırladım...” diye devam ederek, gericilerin nasıl bir toplu katliam yaptıklarından bahsetmektedir.

Yazar, 2 NİSAN 1325 (1909) tarihli notlarında ise, aynı sabah Köprülü’de bir miting yapıldığını, bu mitingde “meşrutiyete, milletin ümidine vurulan bu yeni ve tahammül olunmaz darbenin (irtica hareketinin) sorumlusunun Sultan Hamit olduğu” şeklinde ithamlar olduğundan bahsetmekte ve “İttihat ve Terakki Cemiyeti Kaza Merkez İdaresi’nin pencereleri kapalı idi. Yanımdaki medrese odalarından ihtiyar ve genç hocalar, sarıklı adamlar, bozuk çehrelerle bu kalabalığı seyrediyorlar, katiyen alkışlara iştirak etmiyorlardı... Medrese pencerelerinden bakan sarıklıların neşesizlikleri bende edebi bir hatıra uyandırdı... Piyer Loti’nin “Aziyade”sini de okumuştum... Loti, eski bir Türk kahvesine girmiş; oradaki sarıklı ihtiyarlar, Mithat Paşa’nın Kanun-i Esasi’si ile eğlenmişler, atılan toplara karşı müsterihane çubuklarını çekerek gülmüşler... Fakat, ben de bu medrese odasından bakan sarıklılarda meşrutiyete ve içtimaa karşı aynı tahkir ve garazı gördüm...” şeklinde düşüncelerini ifade etmektedir.

Yazarın bu notlarından çıkartabileceğimiz en önemli ders şudur : Ömer SEYFETTİN, islami-gelenekçi unsurlara çok bağlı bir yazar olmasına rağmen islamiyetin gericilikle hiç bağdaşmadığını çok iyi bilen ilerici, aydın ve vatansever bir yazardı ve bu yüzden de yazdığı öykülerde ulusal uyanış unsurlarına sıkça yer veriyordu.

Lütfen, genç mülazım Ömer SEYFETTİN’in 1909 yılında cep defterine yazdığı notlarında ıstırap duyarak bahsettiği zihniyet ile cumhuriyetimizin ilk yıllarında Yedeksubay Öğretmen Kubilay’ı Menemen’de şehit eden zihniyetin aynı zihniyet olduğunu, bağımsızlığımızın aziz şehitlerimizin kanlarıyla kazanıldığını, cumhuriyetimizin bin bir türlü zorluğu aşarak kurulduğunu unutmayalım. Unutmayalım ki bu vatan, bu cumhuriyet, ay yıldızlı bayrağımız, bu topraklar bizim, hepimizin.

Sağlıcakla kalın.

Hiç yorum yok:

DENİZ ASTSUBAY OKULLARI ÖĞRENCİLERİ, 43 YILDAN BERİ BENİM TASARIMIM OLAN ŞAPKA KOKARTINI KULLANMAKTALAR

Tüm kuvvetlere ait askeri öğrencilerin şapka kokartlarında Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden  ve yukarı doğru baktığı için bağımsız bir...