25 Aralık 2013 Çarşamba

Kutumu açtırmak istiyorum

_”Kutumu açtırmak istiyorum!”… Böyle diyordu merhum Cenk Koray’ın sunduğu “Tele Kutu” adlı tv programının yarışmacıları.

Cenk Koray yarışmacıya bir kutu seçmesini söylüyor, kutunun içinden ne çıkacağını bilmeyen yarışmacıya, kutusunu açmayıp yerine çeşitli ödüller vermeyi öneriyor, buna rağmen yarışmacılar daha büyük bir ödül olabileceği umuduyla seçtikleri kutuyu açtırmaya çalışıyorlardı.

10 gün önce Türkiye’nin gündemini sarsıp yerle bir eden bir “ayakkabı kutusu” açıldı ve içinden çıkan deste deste Dolar’lar ve Avro’lar etrafa saçıldı. Hoş, burada kutusunu açtırmaya çalışan bir yarışmacı da yoktu.

Yaygın basınımızda çeşit çeşit haberler çıktı. Kimi “Hükümet-Cemaat çatışması” dedi, kimi de “kara para aklamayı önleme operasyonu”. Eeee, bu parayı o kadar sıkı güvenlik önlemleri altında korunan bir bakan oğlunun yatak odasına kadar girip, bir ayakkabı kutusunun içine koyabilecek birileri varsa, o zaman sözün bittiği yerdir o mekan.

Gündem “ayakkabı kutusu” ile sarsılırken, kimse vatandaşın evindeki ayakkabı kutusunu merak etmedi.

Oysa hemen hemen her vatandaşın evinde bir ya da birkaç tane açılması gereken ayakkabı kutusu vardı.

Doğal gaza iki katı maliyet ödeyen, Doğu’da ve Güney Doğu’da ödenmeyen (daha doğrusu tahsil edilemeyen) elektriğin bedelini “kaçak tüketim bedeli” adı altında metazori olarak ödemek zorunda kalan, gelişmiş ülkelere nazaran çok daha az ücret aldığı halde, vurun abalıya misali konulan vergiler nedeniyle,  dünyanın en pahalı benzinini kullanan vatandaşın da ayakkabı kutusu olacaktı elbette.

Kimi milyarlarca Türk Lirası tutarındaki Dolar ve Avro’ları ayakkabı kutusunda saklarken, vatandaş da elektrik, su, doğal gaz faturalarını, yaptığı taksitli alış verişlerin senetlerini ve ödeme dekontlarını muhafaza ediyordu evindeki ayakkabı kutusunda. Malum, bazı belgelerin beş, bazılarının da 10 yıl süreyle saklanması gerekiyordu. Bizlere bazı hizmetleri sunan kurum ya da kuruluşlar “hata” yapabilir, yaptığımız bir ödemeyi ikinci kez ödememizi bizlerden talep edebilirlerdi. O zaman borçlu olmadığımızı, bu ödemeleri daha önce yaptığımızı kanıtlamak için, faturalara ait dekontları oralara ibraz ederek, kanıtlamak zorundaydık. Zira kurum ya da kuruluş, arşivini inceleyip, faturaları ödeyip ödemediğimizi kontrol etme nezaketini göstermezdi hizmet verip para aldığı vatandaşına.

Şimdi düşünüyorum da, acaba “kara para” adı altında bir ayakkabı kutusu içinde ele geçirilen bu paralar, Türkiye ekonomisine kazandırılır da, daha önceleri “kaynak yok” gerekçesiyle çalışana-emekliye sadece % 3 oranında layık görülen maaş artışı % 15’lere, 20’lere çıkartılıp, ekonomik sorunlarla boğuşan çalışan ve emekliler, birazcık da olsa rahatlatılabilirler mi acaba?


Siz ne dersiniz?

DENİZ ASTSUBAY OKULLARI ÖĞRENCİLERİ, 43 YILDAN BERİ BENİM TASARIMIM OLAN ŞAPKA KOKARTINI KULLANMAKTALAR

Tüm kuvvetlere ait askeri öğrencilerin şapka kokartlarında Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden  ve yukarı doğru baktığı için bağımsız bir...