11 Ocak 2010 Pazartesi

Gramer hataları

Gramer; günümüzde nedense pek önemsenmeyen bir konudur. Bir çok gazete ve dergi de bu konuya dikkat etmeyerek yanlış anlaşılmalara neden olmaktadır. Çoğu dergi ve gazetede, yazılar dizildikten sonra, gramer bilen bir düzeltmen tarafından kontrol edilerek, gramer hataları düzeltilmektedir.

Ancak, karikatür ve çizgi romanlardaki yazılar, çizeri tarafından yazıldığı için, düzeltmen bunlara dokunamamakta ve yanlışlar o şekilde okuyucu karşısına çıkmaktadır. Tüm bu hataların giderilmesi yazarların, çizerlerin ve dizgicilerin gramer öğrenmeleriyle mümkün olacaktır.

Burada kısaca konuya değinerek birkaç örnek vermek istiyorum:

1. “Ki” bağlacı :

Dilimizde biçim benzerliği yüzünden çoğu kez birbirine karıştırılan ve aynı şey olduğu sanılan iki tane “ki” vardır.

a. Bunlardan biri, başlı başına kelime sayılan, Farsça’dan dilimize geçen “ki” dir. Cümleleri ve cümlecikleri birbirine bağlayıp, onlar arasında anlam ilgisi kuran bu “ki” bağlaç görevindedir; daima ayrı yazılır.

ÖRNEK : Bir makale okudum, ki çok uzun yazılara bedeldi.

b. Diğer “ki” ise, ek durumunda olan ilgi ekidir. Ünlü uyumuna bağlı değildir. Bu “ki” daima birleşik yazılır.

ÖRNEK : Bununki, onunki, yoldaki, halbuki....

2. Ayrı yazılan “da-de (dahi)” :

“Da-de” Türkçe’de bağlaç, ilgeç olarak kullanılır. Başlı başına kelime durumundadır. Daima ayrı yazılır. Çoğu zaman ismin “de hali” ile karıştırılır.

ÖRNEK : Görsem de inanmam. Ali de geldi.

3. “Mı” soru eki :

Bu ek, ünlü uyumuna girerek “mı, mi, mu, mü” biçimini alabilir. Soru eki daima ayrı yazılır.

ÖRNEK : Yazdın mı? Bunu biliyor muydunuz?

4. “^” inceltme işareti (şapka) :

Günlük konuşmalarımızda “^” inceltme işaretini (şapkayı) vurgulayarak kullanmamıza rağmen, nedense bu işareti yazı yazarken unuturuz. Bu da, aşağıdaki örneklerde de görüleceği gibi, çoğu zaman okuyucuda anlam karışıklıklarına yol açabilmektedir.

ÖRNEK :

a. Kârınızı benimle paylaşır mısınız? (Elde ettiğiniz üremi benimle paylaşır mısınız?)

b. Karınızı benimle paylaşır mısınız? (Eşinizi benimle paylaşır mısınız?)

c. Hâlâ burada mısın? (Şimdi bile burada mısın?)

‘ç. Hala burada mısın? (Hala (babanın kız kardeşi) burada mısın?)

5. “Sini-sine/sını-sına müteakip”:

En çok yapılan hatalardan birisi de “sını müteakip” yerine “sına müteakip” tabirinin kullanılmasıdır. Müteakip kelimesinin eş anlamlısı takiben kelimesidir.

ÖRNEK :

a. Cenaze namazına müteakip (Cenaze namazına takiben) (yanlış)

b. Cenaze namazını müteakip (Cenaze namazını takiben) (doğru)

c. Teşriflerine müteakip (Teşriflerine takiben) (yanlış)

‘ç. Teşriflerini müteakip (Teşriflerini takiben) (doğru).

6. “,” virgül işareti :

Büyük bir hata da, virgül işaretini yanlış yere koymaktan ileri gelmektedir. Yanlış yere konulan virgül işareti de cümlelerin anlamını değiştirmektedir.

ÖRNEK :

a. Adam ol, baban gibi eşek olma. (Baban eşekti, sen ona benzeme, adam ol)

b. Adam ol baban gibi, eşek olma. (Baban adamdı, sen de onun gibi ol, eşek olma).

Yazmanız da, konuşmanız gibi düzgün olsun. Sağlıcakla kalın.

Ön Koltuk

13 Ağustos 2004 tarihinde, görev yaptığım Ankara’dan, evimin bulunduğu İzmit'e dönmek üzere Asya Tur'a ait yazıhaneden bir bilet aldım. Şansıma, ön sıralarda yer varmış; 2 numaralı bileti verdiler.
Akşam üzeri saat 20.00'de Ankara'dan İzmit'e hareket ettik. Yanımdaki 1 numaralı koltukta oturan 26-27 yaşlarındaki gençle sohbet etmeye başladım. Ulaş adındaki bu genç Ankara'ya nişanlısını ziyarete gelmiş, Kocaeli'nin Körfez ilçesinde ikamet ediyormuş. Gölcük'de bulunan Ford Otosan'ın boya bölümünde çalıştığını söyledi ama aslında elektronikçiymiş. Bir meslek yüksek okulunun elektronik bölümü mezunu olduğunu söyledi
Bir süre sohbet ettikten sonra söz döndü dolaştı, uzun yolda bir otobüsün ön koltuklarında seyahat etmenin ne kadar güzel olduğuna geldi. Evet, insan gözleri hiç yorulmadan ön koltukta etrafını seyrederek hoşça bir yolculuk yapabiliyordu.

- "Söz ön koltukta yolculuk etmekten açılmışken size annemin teyzesi ile ilgili bir anı anlatayım" dedi Ulaş.

- "Sizi dinliyorum" dedim

- "Annemin yaşlı bir teyzesi var, otobüslerde ön koltukta seyahat etmeyi çok seviyor. Daha doğrusu arka koltuklarda yolculuk yaparsa midesi bulanıyor, kusacak gibi oluyor. Bu yüzden de mutlaka ön koltukta boş yer varsa bilet alıyor. Neyse, bir gün annemin teyzesi gerçekleştireceği bir yolculuk için bir firmaya ait otobüsün en ön koltuğuna, 1 numaraya ait bir bilet almış. Otobüs perona girince de gitmiş otobüse yerine (!) oturmuş.
Otobüsün hareket saati geldiğinde orta yaşlı bir bey gelmiş ve teyzeye "hanımefendi, lütfen kalkar mısınız, o koltuk bana ait" demiş. Önce şaşıran teyze hırsla adama "ne münasebet" demiş. "Ben bu koltuğun parasını verdim, biletim de cebimde; hiçbir güç beni bu koltuktan kaldıramaz" demiş. Bunun üzerine adam "sür o zaman otobüsü de gidelim" demiş. İyice şaşıran teyze "Aaaa, delinin zoruna bak; ben şoför müyüm" demiş. Gülmeye başlayan adam "şoför değilsen benim koltuğumda ne işin var teyze?" deyince iyice şaşıran bizim koca teyze şaşkınlıkla bir sağına, bir soluna, bir de önüne bakmış ki ne görsün; önünde kocaman bir direksiyon ve bir sürü düğmeler.
Meğer bizim teyze aceleyle otobüse bindiğinde 1 numaralı koltuk diye şoförün sürücü koltuğuna oturmamış mı? Bir anda kıpkırmızı olan koca teyzem özürler dileyerek sürücü koltuğundan kalkmış ve koltuğun bir arkasında bulunan 1 numaralı koltuğuna oturmuş. Otobüs mola verdiğinde inen yolcular birbirlerine teyzemi göstererek gülüyorlarmış.

Ulaş'la birlikte gülüştük. Hoş bir anıydı ama herhalde benim başıma böyle bir olay gelseydi yerin dibine batardım. Teyzesinin yapacağı yolculuklarda daha dikkatli olması dileğiyle hoşçakalın

Pişmiş Kelle

1985-1991 yılları arasında Çanakkale’de görev yaptım. İşyerime bağlı telsiz istasyonunda nöbetçi olduğum bir gün, ana binayı arayarak, görevli olan arkadaştan, “istasyona öğle yemeği getirecek araçla, bana PİŞMİŞ KELLE mizah dergisi (*) aldırarak yollamasını” rica ettim. Gazete bayii aracın güzergahı üzerindeydi. Görevli “Tamam ağabey, ben şoföre parasını verir, almasını tembihlerim” dedi.

Yemek saati gelmesine rağmen bizim yemek aracı gelmemişti. Çok sonra araç, buz gibi olmuş yemeklerle geldiğinde şoföre “neden bu kadar geciktiğini” sordum.

-“Efendim” dedi, “Çanakkale merkezindeki bütün lokantaları ve sakatatçıları dolaştım, hiç birisinde pişmiş kelle yoktu; bulduğum kelleler de daha yeni temizlenmiş, pişirilmemişti.”

-“Eeee?”

-“Ben de çiğ olduğu için yemeyeceğinizden ve burada da pişirme imkanınız olmadığından dolayı almadım. Şehir merkezine indiğim için de geciktim.”

-“???????”

Bir anda dumura uğramıştım. Acaba görevli, şoföre “Pişmiş Kelle” almasını tembihlerken “mizah dergisi” bölümünü mü atlamıştı, yoksa şoförümüz söyleneni yarım kulakla dinleyip bu bölümü algılayamamış mıydı? Ama zihnini pişmiş kelle sakatatına odakladığından, yapmış olduğu açıklama da çok mantıksaldı. Gerçekten de nöbet tuttuğumuz istasyonda mutfak imkanları mevcut olmadığından, yemekler ana birimden pişirilmiş olarak gönderiliyordu.

Bu anlatma / anlama hatası yüzünden aracımızın güzergah değiştirerek gecikmesine mi, personelimize yedireceğimizin yemeklerin bu nedenle soğumasına mı, yoksa şehir merkezinde bulsaydı şoförümüzün satın alarak getireceği pişmiş kelleyi yemek zorunda kalacağıma mı yanayım bir türlü karar verememiştim. Bu olay, her hatırlayışımda beni tebessüm ettiren hoş bir anıdır.

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere hoşçakalın.

NOT (*) : Pişmiş Kelle Dergisi, 80’li ve 90’lı yıllarda Milliyet Gazetesi tarafından haftalık olarak yayımlanan bir mizah dergisiydi.

Burak Oktay'ın karikatür sergisi Bursa'daydı


Burak Oktay'ın ilki Kocaeli'de gerçekleşen "4 Yanlış 1 Doğruyu..." adlı karikatür sergisi, Anadolu Karikatürcüler Derneği'nin desteğiyle Bursa'da izleyicilerle buluştu. Öğrencilerin sınav, test, dershane, üniversite ve meslek kaygılarıyla; duvarların arasında gençliklerini ne denli yıprattıklarını mizahi bir dille anlatan genç karikatürist Burak Oktay, başından geçen ve öğrencilerinin anlattığı sıkıntıları mizahi dille izleyiciye aktarmaya çalıştığını belirtti.


Birbirinden başarılı 45 karikatürün yer aldığı sergi açılışında konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, genç karikatürist Burak Oktay’ı çizimlerinden dolayı kutlayarak, “Toplumun bu denli yetenekli gençlere ve tüm gençlerimizi yakından ilgilendiren üniversite sınavlarını mizahi yoldan eleştiren yorumlara da ihtiyacı var” diye konuştu.


Genç karikatürist Burak Oktay’ın “4 Yanlış 1 Doğruyu…” konulu karikatür sergisi 21 Ocak’a kadar Bursa Konak Kültürevi’nde izlenime açık kalacak.

6 Ocak 2010 Çarşamba

Zincirin eksik halkası ve strateji


Zincirin eksik halkası ve strateji

Toplam Kalite Yönetimi (TKY) konusunda radikal bir yatırım yapmak isteyen iş yerleri, mutlaka ve mutlaka iç müşterilerini (çalışanlarını) motive etmeli, yönetime onların da fikirlerini dahil etmeli ve küçük ödüllendirmelerle (örneğin, arkadaşlarının yanında, başarısından dolayı onu överek veya küçük bir ikramiyeyle taltif ederek) motive etmelidir.

Büyük masraflara girilerek iç müşterilere verilen TKY eğitimlerinden sonra, tamamen dış müşterilere odaklanarak, iç müşteriler sistem dışına itildiği taktirde, elinizde bulunan kalite zincirinin bir baklası eksilecek, bunu onarmaya çalıştığınız taktirde, kopan baklanın yerine yeni bir bakla ekleneceği yerde, iki bakla birbirine iple bağlanarak, geçici bir önlem alınmasına neden olacaktır. Bu, eşittir; kalitenin düşmesi ve dış müşterinin memnuniyetinin sona ermesiyle sonuçlanacaktır. TeKaYe=Hikaye olmasını istemiyorsanız, aman dikkat!

Strateji nedir?

Toplam Kalite Yönetimi konusunda çalışma yapmak isteyen kurumlar ve iş yerleri, öncelikle kendilerine uygun bir strateji belirlemeli ve bu konunun uzmanı olan stratejistlere danışarak, çalışanlarına verecekleri eğitimleri, strateji uzmanının koordinesinde gerçekleştirmelidirler.

28 yıllık değerli dostum, strateji uzmanı sayın Haluk Ünaldı’nın, KOBİ EFOR Dergisi’nin Kasım 2002 sayısında yer alan bir yazısına göre strateji, “başarılı olanı taklit etmek değil, farklı olanı yaratmaktır.” Yani strateji, bir planlama süreci değil, yaratma sürecidir.

Bakınız Ünaldı strateji konusunda daha neler söylüyor ve neler öneriyor:

“Strateji, geleceğe dönük öngörüler yapmak değil, sağlıklı öngörüler doğrultusunda geleceği yönlendirebilmektir.

Strateji, değişime kolaylıkla adapte olabilecek beceriyi geliştirmek değil, değişime liderlik etmektir.

Strateji, bir yarışta en başarılı olmak üzere performansı arttıracak teknikleri geliştirmek değil, kolaylıkla birinci olunabilecek yarışı seçmektir.

Strateji, becerilerimize bağlı olarak girebileceğimiz en iyi üniversiteyi seçmek değil, vizyonumuza uygun üniversiteye girebilmemizi sağlayacak beceriyi geliştirebilmektir.

Strateji, sevdiğimizin bize sadık kalması için yöntemler bulabilmek değil, aynı yöntemleri bizim için bulmak üzere onun, gece gündüz düşünmesini sağlayacak ortamı yaratmaktır.

Strateji, rakip baskısı altında kalındığında, bu baskıdan kurtulacak teknikleri geliştirmek değil, rakibin üzerinde sürekli olarak baskı kurabilecek yöntemleri bulmaktır.

Strateji, bir şirketin kriz ortamında hayatta kalmasını sağlayacak şartları bulmak değil, aynı kriz ortamında rakipler yok olurken, kârını ikiye katlayabilecek yöntemi bulmaktır.

Strateji çok yoğun bir rekabet ortamında, rakiplerden daha başarılı olacak pazarlama yöntemlerini bulmak değil, hiç rekabetin olmadığı bir pazar bulmaktır.

Strateji, Türkiye’nin turizm gelirlerini % 5-10 arttırmak değil, hiç ülke dışına çıkmamış ve çıkmayı da düşünmeyen yabancıları Türkiye’ye getirebilecek ortamı hazırlamaktır.

Strateji, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne on sene sonra nasıl girebileceği konusunda fikir üretmek değil, Avrupa Birliği’nin temsilcilerinin Türkiye’yi birliğe katılmaya ikna etmek üzere, Ankara’da karargâh kurmalarını sağlayabilecek yöntemi bulmaktır.

Strateji, her ne olursa olsun, farklı bir şeyler yaratmak değil, vizyonumuz, misyonumuz ve ilkelerle uyumlu olarak, seçilmiş değerlerimize sadık kalmak üzere başarılı olmaktır.”

Ve, sayın Ünaldı bu konudaki düşüncelerini, “Unutulmamalıdır ki hayat, elimizde hangi kartlar olduğu değil, elimizdeki kartları nasıl oynadığımızdır” diye sonlandırıyor.

Kişisel ve kurumsal gelişime ihtiyacı olanlar, strateji uzmanı Haluk Ünaldı’ya, http://www.paradigmam.com/ veya mailto:halukunaldı@kobi-efor.com.tr elektronik posta adresinden ulaşabilirler.

Sağlıcakla kalın.

4 Ocak 2010 Pazartesi

"4 Yanlış 1 Doğruyu..." 8 Ocak'ta Bursa'da


Gölcüklü Karikatürist Burak OKTAY'ın "4 Yanlış 1 Doğruyu..." adlı karikatür sergisi bu kez de Bursa'da izleyicilerle buluşacak... Öğrencilerin sınav, test, dershane, üniversite ve meslek gibi duvarların arasında gençliklerini ne denli yıprattıklarını mizahi bir dille içeren sergiye, bilhassa öğreciler, veliler, öğretmenler ve tabi ki tüm karikatür sevenler davetli. 08 Ocak 2010 Cuma günü açılışı yapılacak olan sergi 21 Ocak'a kadar ziyaret edilebilecek. Serginin kendi şehirlerinde de açılmasını talep eden kurum ve kuruluşlar aşağıdaki irtibat bilgileriyle taleplerini bildirebilirler.


Açılış : 08 Ocak 2010 Cuma

Yer : Konak Kültür Merkezi - (Konak mah. Yakut Sk. No:2 Konak-Nilüfer-BURSA)

Süre : 08 Ocak- 21 Ocak 2010

İrtibat Bilgileri : Burak OKTAY E-posta: burakoktay2@hotmail.com

Tel: 0224 452 45 00

Karikatürist Şengöz'ü Kocaeli Büyükşehir Belediyesi çıkartmamış


İzmit Sabancı Kültür Merkezi'nde Fikret Mualla Resim Atölyesi'ni işleten karikatür sanatçısı Muhammet Şengöz'ü buradan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi çıkartmamış. Bizim Kocaeli Gazetesi'nde Cemalettin Öztürk imzasıyla yer alan habere göre, İl Kültür Müdürlüğü'ne bağlı olan bu atölyeyi Şengöz kendi isteği ile terk etmiş. Basında yer alan diğer haberler ise spekülasyonmuş. Gazete küpurunda Kocaeli İl Kültür Müdürü Adnan Zamburkan'ın konuyla ilgili açıklaması da net bir şekilde okunabiliyor.


Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin her zaman sanata ve sanatçıya destek olması dileğiyle, Şengöz'e de başarılar diliyorum.

DENİZ ASTSUBAY OKULLARI ÖĞRENCİLERİ, 43 YILDAN BERİ BENİM TASARIMIM OLAN ŞAPKA KOKARTINI KULLANMAKTALAR

Tüm kuvvetlere ait askeri öğrencilerin şapka kokartlarında Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden  ve yukarı doğru baktığı için bağımsız bir...