11 Kasım 2009 Çarşamba

Alkol kullanmak suç değil...

Alkol kullanmak suç değil, sarhoş olmak ise kabahat

İstanbul Avcılar’da, polislerin parkta içki içen bir üniversite öğrencisini dövmesiyle ilgili haberi Ekim 2009 ayının ilk haftasında yazılı ve görsel basında takip etmişsinizdir. Arkadaşlarıyla parkta içki içen 21 yaşındaki Güney Tuna, Yunuslar olarak adlandırılan motosikletli polis ekiplerinin darbeleriyle kendinden geçtikten sonra aynı polisler tarafından karakola götürülerek orada da dövülmüş. Karakoldan çıktıktan sonra fenalaşan Güney Tuna, ailesi tarafından hastaneye kaldırılmış. Yapılan tetkiklerde gencin sol diz kapağı ile sağ fibula kemiğinin aldığı darbeler nedeniyle kırıldığı ve beyin kanaması geçirdiği belirlenmiş.

Tedavi altına alınan Güney Tuna’nın hayati tehlikesi devam ederken, olaya karışan polisler hakkında başlatılan soruşturma sonucu bir polis memuru da tutuklandı.

Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir kanun alkol kullanımını yasaklamadığı halde, alkol içenlere karşı polisimizin gösterdiği bu olumsuz tepki nedendir?

Alkol kullanmak, sadece şeriatla yönetilen devletlerde suç olarak kabul görmektedir. Cumhuriyetle yönetilen ülkemizde ise, mevcut 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 35 nci maddesi “sarhoş olup başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde davranışlarda bulunanların idari para cezasıyla cezalandırılacaklarına” hükmetmektedir. Bu kanun alkol tüketimini ve kullanımını kısıtlamamakta ve kabahat olarak görmemektedir. Yani alkol kullanmak (buna açık alanda alkol kullanmak da dahil) suç ve kabahat değildir. Adli Tıp’a göre, kişinin kanında % 100 mg promil alkolün üzeri sarhoşluk olarak kabul edilmekte, eğer kişi özel araç sürücüsü ise, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre % 051 promil ve üzeri sarhoşluk olarak kabul edilmektedir. Bu durumdaki kişilere asayişi sağlamaktan sorumlu görevliler tarafından ceza yazılarak idari yaptırım uygulanabilir; ancak kabul edilen değerlerin altında alkol kullandığı tespit edilen kişilere, kanunun öngördüğü alkol promil değerlerinde olmadığı için ceza yazılamaz, idari yaptırım uygulanamaz.

Avcılar olayında, Yunuslar, açık alanda alkol kullanan kişiye, sarhoş olup etrafı rahatsız etmediği sürece, yasal olarak ceza yazamayacakları için, kişiyi (belki de dini inançları nedeniyle alkol kullanmanın günah olduğunu düşündüklerinden) yetkilerini kötüye kullanarak kendilerince cezalandırmak istemişlerdir. Bu bir idari ihlaldir, bir kasıttır. Görevli polis memurları hakkında soruşturma yapılarak bir Yunus’un tutuklanması da, yetkililerin doğru karar verdiğini göstermektedir. Bir istisna vardır ki, o da Belediye Encümeni’nin, şurada şurada ve burada alkol satışı ve tüketimi/kullanımı yasaktır diye karar alması gerekmektedir. O zaman da, Belediye Encümeni’nin kısıtlama getirdiği yerlerde idari yaptırım uygulamaya polis memurları değil, zabıtalar yetkili olmaktadır.

Zaman zaman buna benzer olaylar Değirmendere sahilinde de yaşanmaktadır. Umarım bizim polisimiz uygulayacağı kanun maddeleri hakkında bilgili ve bilinçlidir de, Avcılar’daki gibi tatsız bir olayla karşılaşmayız. Ne vatandaşımız haksız muameleye maruz kalıp mağdur olsun, ne de bilgisiz ve bilinçsizce davranıp vatandaşa haksız muamele ettiği için polisimiz ceza alsın. Polislerimiz, toplumun refah ve huzuru için onlara mutlak ihtiyacımız olduğunun farkında ve bilincinde olarak, alacakları meslek içi eğitimler, oryantasyon eğitimleri ve örnek teşkil edecek davranışları ile, toplumun kendilerine olan inancını ve güvenini sımsıkı ayakta tutmalıdırlar.

Hiç yorum yok:

DENİZ ASTSUBAY OKULLARI ÖĞRENCİLERİ, 43 YILDAN BERİ BENİM TASARIMIM OLAN ŞAPKA KOKARTINI KULLANMAKTALAR

Tüm kuvvetlere ait askeri öğrencilerin şapka kokartlarında Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil eden  ve yukarı doğru baktığı için bağımsız bir...